Yazar "Karahan, Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe “BANA ARTIK ÖLÜP GİTMEK YARAŞIR”: OKTAY RİFAT’IN BAY LEAR ROMANINDA YAŞLILIK OLGUSUNUN GÖRÜNÜMLERİ(2022) Karahan, AliYaşlılık, eylemselliğin yitirildiği, toplumsal alanlardan kopmaların başladığı, belleğin işlevselliği azalsa da görünürlüğünün arttığı ve ölüm kaygısının yükselişe geçtiği bir yaşam aralığı olarak öne çıkar. Edilgenlikle birlikte yalnızlaşan yaşlı birey, canlılığın sınırları içerisinde kalmak için cinsel erkine, onda memnuniyetsizlik doğuran bugü- nünden kaçmak içinse hatıralarına ehemmiyet verir. Oktay Rifat’ın Bay Lear roma- nının başkişisi olan Ferruh Sarıbay da yaşlılığın tüm görünümlerini yaşar. Ondaki yaşlılık; cinsellik, hatırlama edimi, yalnızlık ve ölüm üzerinden belirginleşir. Ferruh Sarıbay, cinsel etkinliğini yeniden geçmişinde olduğu gibi harekete geçirmek ve aile üyelerinin onu sürüklediği yalnızlıktan kurtulmak için hizmetçisi Fatma ile evlenir. Umduğunu bulamasa da Fatma üzerinden cinselliğini yaşayarak, eskiden olduğu gibi kendiliğini kurgulamak ve var olduğunu göstermek ister. Kentleşmenin ve mo- dern yaşam biçiminin kesintiye uğrattığı, yalıda kalabalık bir aile içerisinde geçen çocukluğundan ve gençliğinden sonra bir apartman dairesinde yalnızlaşan Ferruh Sarıbay, hatıraları aracılığıyla geçmişine döner. Bu onun için yaşlılıktan gençliğe ka- çış gibidir. Kızları ve damadının ilgisizliği de onu iyice yalnızlık duygusuna hapseder. Böylece ölüm tedirginliği de artmaya başlar. Bu çalışmada Bay Lear romanındaki yaşlılık olgusu, Ferruh Sarıbay üzerinden cinsellik, hatırlanma edimi, yalnızlık ve ölüm kavramlarıyla irdelenmiştir.Öğe Bilseniz Ne Belirsiz Şeylerdi”: Onat Kutlar’ın “Kediler” Öyküsü(2023) Karahan, AliOnat Kutlar’ın da içinde bulunduğu 50 kuşağı, Türk öyküsünde modernist yaklaşımın başlangıcını oluşturur. Bu kuşağa mensup öykücüler, metinlerini varoluşçuluk, sürrealizm ve/veya büyülü gerçekçilik gibi modernizm kaynaklı eğilimlerin etkisinde yayımlamaya başlar. Ayrıca kuşak yazarları, Kafka ve onun gerçekliği eğip büken ve Kafkaesk adı verilen tarzını öykülerinde dener. Bu tarz ve eğilimler, anlatılmak istenileni okuyucuya daha çarpıcı ve alışılmışın dışında olarak yansıtmak için seçilir. Onat Kutlar ise gerçeküstü söylemi bir adım öteye taşıyarak öykülerinde büyülü bir atmosfer yaratır. Özellikle ilk kitabı olan ve yirmi yaş verimini yansıtan İshak’taki dokuz öyküsünde büyülü/masalsı bir hale oluşturarak, bunalan, kaçış arzusu taşıyan ve hayatın tekdüzeliğinden sıyrılma hedefindeki alelade insanların yaşam seyrini soyut dokunuşlarla anlatır. Öykülerde yer yer absürtlük vardır ve çok anlamlılık kurgunun yapısını oluşturur. Ayrıca hayvanları kişileştirerek gerçeküstü duruma getiren Kutlar, kurguyu çevreleyen dış mekânın psikolojik yüklemlerini kullanmaya da özen gösterir. Bu makalede, 50 kuşağı Türk öykücülüğünün genel hüviyetinden bahsedilip Onat Kutlar’ın öykü anlayışı üzerinde durulduktan sonra “Kediler”deki gerçeği boyutlandıran/gerçeküstü ögeler, varoluşçu izlekler, kırılma noktalarındaki ve normali deneyimleyen kişiler, ruhu kuşatıcı mekân, özgün semboller ve mücadele hâlindeki karşıtlıklar irdelenecektir.Öğe BU DEFA ENKAZ SAHNEDE: N. TANER BÜYÜKARMAN’IN GERİYE KALAN OYUNUNDA DEPREM VE TARİHSELLİK(Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV), 2023) Karahan, AliBir tiyatro türü olan tarihsel oyun, geçmişin araçsallaştırılıp insanın sahnedeki durumuna dış gerçeklik olarak giydirildiği ve çevre olarak tarihî olsa dahi içerikte çağdaş olanı yakalayan bir edebi türdür. Yalın tarihin tekrarı ve olayların aktarımı değil sahihliğin peşine düşerek edebiyatın zevk değerleriyle oluşan tarihsel oyun, tema ya da izlek olarak insanları derinden etkilemiş olayları da seçebilir. N. Taner Büyükarman’ın Geriye Kalan’ı da aynı fay hattında farklı çağlarda gerçekleşmiş ve büyük yıkımlara sebep olmuş üç depremi konu edinir. Depremlerin yarattığı üç farklı enkaz vardır: Ayasofya’nın kubbesi, Topkapı Sarayı yıkıntıları ve Değirmendere Sahili’ndeki bina göçüğü. Bu enkazlar etrafında ise insanın fiziki sarsıntı karşısında büründüğü duygusal ve eylemsel hâller sergilenir. Doğu Roma devrinde, 558 yılındaki depreminin ardından Ayasofya’nın kubbesi yeniden yükseltilmeye çalışılırken akıl ve taassubun çatışması, Osmanlı İstanbul’unda, 1509 yılındaki depremde sarayın yıkıntılarındaki yağma/hırsızlık girişimi ve 1999 depreminde Gölcük’teki enkazda ise hayat kurtarmak uğruna umut, merhamet ve karamsarlık duygularıyla gelgitler yaşayan insanlar seyredilir. Nihayetinde hangi çağda olursa olsun geriye kalan, depremlerin bıraktığı izler ve insanın acı karşısında edindiği unutkanlıktır. Geriye Kalan oyununun özü ise depremin insan zihninde yarattığı yıkımı tazelemek değil, dikkatleri bu felaket karşısında edinilen geçmiş deneyimlere ve enkaz etrafında beliren insan durumlarına çevirmek olduğu düşünülebilir.Öğe Forms of Self-realization in the Cemal Sureya Poetry in the Context of Jungian Literature Criticism(Istanbul Univ, 2022) Karahan, Ali; Bakir, TugrulThe Second New Poetry movement is one of the important periods in Turkish poetry, with a focal point of individualization. The poets handled personal issues, changes and existential problems with image-intensive language during this movement, which emerged in opposition to the instrumentalizing of poetry by the social realist school of the 1940s. Since this situation reveals the difficulty of understanding poetry, it is necessary to use different theoretical approaches, such as structuralist criticism, intertextual relations, and Jungian literary criticism, to analyze poems of the period. As a member of The Second New poetry movement, Cemal Sureya makes great use of images and symbols in his poetry. As such, images and characters used in the poems are presented in the form of unconscious impulses. Rather than being a phenomenon purposefully designed by the poet, this process is, as Jung puts it, the result of impulses from the collective unconscious directing the poet during the writing process. Jung has already examined the archetypes found in Sureya's poems via the archetypal criticism method. However, the question of how the archetypes of Sureya's poems affect the self-realization of an individual and the way to reach self-transcendence/initiation remains unanswered. The present study has been prepared to reveal the poet's view of poetry and the impulses of his poetry as a way of reflecting his psyche by through the archetypal poetry criticism method.Öğe Forms of Self-realization in the Cemal Süreya Poetry ın the Context of Jungian Literature Criticism(İstanbul Üniversitesi, 2022) Karahan, Ali; Bakır, TuğrulThe Second New Poetry movement is one of the important periods in Turkish poetry, with a focal point of individualization. The poets handled personal issues, changes and existential problems with image-intensive language during this movement, which emerged in opposition to the instrumentalizing of poetry by the social realist school of the 1940s. Since this situation reveals the difficulty of understanding poetry, it is necessary to use different theoretical approaches, such as structuralist criticism, intertextual relations, and Jungian literary criticism, to analyze poems of the period. As a member of The Second New poetry movement, Cemal Sureya makes great use of images and symbols in his poetry. As such, images and characters used in the poems are presented in the form of unconscious impulses. Rather than being a phenomenon purposefully designed by the poet, this process is, as Jung puts it, the result of impulses from the collective unconscious directing the poet during the writing process. Jung has already examined the archetypes found in Sureya's poems via the archetypal criticism method. However, the question of how the archetypes of Sureya's poems affect the self-realization of an individual and the way to reach self-transcendence/initiation remains unanswered. The present study has been prepared to reveal the poet’s view of poetry and the impulses of his poetry as a way of reflecting his psyche by through the archetypal poetry criticism method.Öğe From Decomposition to Combining: Occidentalist Discourse in the Yeni Turan Novel(Hacettepe University, 2023) Karahan, AliOccidentalism, which can also be defined as the way that the East perceives the West and the ideas it produces on the West, is to discuss, compare and present the Western. Progressed with common expansions in the same line, the concept is based on the interpretation of the West as a field of knowledge and experience. This can be ascribed to a combination away from anti-Western hostility and a willingness to learn that does not ignore criticism. Containing the reflections of the political and social environment after the proclamation of Constitutional the Second, Yeni Turan was published in 1912 with its fiction focusing on discussions about Turanism, decentralization and the West in the Ottoman Empire, which was trying to modernize. In this study, teh novel Yeni Turan will be read through the concept of occidentalism, and the occidentalist discourse style, which considers not the separation between the East and the West but the harmony and benefit, which the author has absorbed into the fiction, will be analyzed. © 2023 Hacettepe University 1. All rights reserved.Öğe “Her çizgi ve her ses, ona îmâ olacak”: Şiir ve Gelenek Üzerine Konuşmalar(Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, 2022) Karahan, AliŞiir ve Gelenek Üzerine Konuşmalar, Tayyip Atmaca’nın soruların muhatabı olabilecek yetkinlikteki yirmi sekiz şairle/yazarla/akademisyenle yaptığı röportajlardan oluşmaktadır. Özelinde şiir ve gelenek kavramlarına yoğunlaşan röportajlar, Hece Taşları dergisinde muhtelif zamanlarda yayımlanmıştır. “Anadolu Ay Yayınları” arasından çıkan kitap, dergideki röportajların toplanmış halidir. Atmaca’nın “Şiir”, “Şair”, “Şiirin Serüveni”, “Şairin Serüveni”, “Şiirin Durakları”, “Şairin Durakları” ve “Sözün Hülasası” alt başlıklarını taşıyan poetik içerikli Giriş yazısının ardından rö portaj yapılan isimler sırasıyla şunlardır: Muhsin İlyas Subaşı, Nurettin Durman, Prof. Dr. Muharrem Dayanç, Nazım Payan, Dr. Öğr. Üyesi Berat Demirci, Prof. Dr. Meh met Fatih Köksal, Mehmet Aycı, Prof. Dr. Mehmet Narlı, Mehmet Kurtoğlu, Mehmet Atilla Maraş, Dr. Celal Fedai, Hüseyin Kaya, Hasan Akçay, Prof. Dr. Nurullah Ulutaş, Nuri Peksöz, Prof. Dr. Nurullah Genç, Mustafa Ökkeş Evren, Erdal Noyan, M. Ragıp Karcı, Prof. Dr. Metin Özarslan, Prof. Dr. Memmed İsmayıl, Âdem Konan, Dr. Öğr. Üyesi Tacettin Şimşek, Yasin Mortaş, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Ali Emre, Arif Ay, Mustafa Özçelik.Öğe Nostalji, Anımsama ve “Özlem Estetiği”: Ahmet Muhip Dıranas’ın “Yağma” Şiiri(2024) Karahan, AliModern çağın bölünmüşlüğü ve yabancılaştırıcı etkisi altında dünün manevi iklimindeki düzenli işleyişi anımsayan bireyde nostalji bir çıkış kapısı, imgeleme sığınma ve eski akışa eklemlenmedir. Geçmiş zamana ait olgulara şimdinin kuşatıcılığında yer vermek, aidiyet duygusunu kuvvetlendirirken aynı zamanda benimsenen değer ve nesnelerin canlılığını devam ettirir. Anımsanarak bilinç düzeyine yükselen görüntü ve sesler, ilk olarak geçmişe karşı büyüyen özlemi giderir. “Yağma” şiirinde bir mekân olarak toplumsal yaşam katmanlarıyla beliren İstanbul, nostaljik dizgenin odağında bulunur. Çünkü modernleşmenin her geçen gün daha da sert ve yoğun hissedildiği şehir, mimari yapısının yanı sıra kültür ve estetiğinde de kayıp yaşar. Ahmet Muhip Dıranas için onu Türk İstanbul olarak kurgulayan görkemini yitirmiş şehir, hüzün vericidir ve artık belleklerde kalan yanlarıyla tanımlanır. Bu çalışmada, Ahmet Muhip Dıranas’ın “Yağma” şiiri, anımsama ediminin bireysel deneyimlere odaklanışı, geçmişi huzurlu ve mutlu kılan toplumsallığıyla İstanbul’a karşı beslenen özlem duygusu ve önceyi o an namına ihya etme girişimi şeklinde beliren nostalji üzerinden değerlendirilecektir.Öğe Sürekli Yenilenen Bir Hazine: Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü(Mehmet Ali YOLCU, 2023) Karahan, AliBilgiyi toplu olarak sunma amaçlı hazırlanan ansiklopedik sözlükler, öğrenimi kolaylaştıran başvuru kaynaklarıdır. Genel ağdaki çağdaş arama motorlarının işlevini çok önceleri gören bu çalışmalar, bilgiyi yaygınlaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bilgiye erişimi de daha zahmetsiz kılar. Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü de bir ansiklopedik çalışma olmasının yanı sıra genel ağ erişimine de uygun bir projedir. Bu yönleriyle edebiyat okuru veya araştırmacısı için vazgeçilmez bir kaynak olan sözlük, Türk edebî birikiminin bütün bilinmezleriyle ve sınırlarıyla görünürleşmesini sağlamıştır. Yetkin editör ekibi, çalışma grubu ve alanında uzman yazarları sayesinde ortaya çıkan Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, Türkçenin başlangıç deneyimlerinden yola çıkarak 20. yüzyılda yenileşen Türk edebiyatının ilk eserlerine kadar geniş bir kapsamı içerir. Akademik bir titizlikle hazırlanan sözlükte madde başı olan eser hakkında tanıtıcı bilgi gayet pratik, yeterli ve öz şekilde verilir. Bu incelemede Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü’nde, tanıtımına da hizmet edecek şekilde, Türk edebiyatını oluşturan eserlerin ne şekilde, hangi yöntemlerle ele alındığını, sözlüğün kapsam ve önemini göstermek amaçlanmaktadır.Öğe TEFRİKADAN TERKİBE YENİ TURAN ROMANINDA OKSİDENTALİST SÖYLEM(Hacettepe Üniversitesi, 2023) Karahan, AliDoğu’nun Batı’yı algılama biçimi ve Batı üzerine ürettiği düşünceler bütünü olarak da tanımlanabilen oksidentalizm, Batılı olanı tartışmak, karşılaştırmak ve serimlemektir. Aynı çizgide ortak açılımlarla ilerlemeyen kavram, Batı’yı bilgi ve deneyim sahası olarak yorumlamaya dayanır. Bu, Batı düşmanlığından uzak bir terkibe ve eleştiriyi göz ardı etmeyen bir öğrenme isteğine bağlanabilir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonraki siyasi ve toplumsal ortamın yansımalarını içeren Yeni Turan, çağdaşlaşma gayreti güden Osmanlı’da Turancılığa, ademimerkeziyetçiliğe ve Batı’ya dair tartışmalara eğilen kurgusuyla 1912 yılında yayımlanır. Bu çalışmada, Yeni Turan romanı oksidentalizm kavramı üzerinden okunacak ve yazarın kurgu içerisine yedirdiği Doğu ve Batı arasındaki ayrılık yerine uyumu ve faydalanmayı gözeten oksidentalist söylem biçimi çözümlenecektir.